Farz namazlardan dördü, Güneşin tepeden batıya kaydığı vakitten akşam alacakaranlığının
sonuna kadar, biri de sabah alacakaranlığının son bölümünde kılınır.
أَقِمِ الصَّلاَةَ لِدُلُوكِ الشَّمْسِ إِلَى غَسَقِ اللَّيْلِ وَقُرْآنَ الْفَجْرِ
إِنَّ قُرْآنَ الْفَجْرِ كَانَ مَشْهُودًا
“Namazı, güneşin zevalinden (batıya kaymasından) gecenin karanlığı bastırıncaya
kadar, bir de şafak ışıklarının toplaştığı sırada kıl. Şafaktaki toplaşma gözle
görülür.” (İsra 17/78)
Farz namazların ikisi gündüzün, üçü de gece kılınır.
وَأَقِمِ الصَّلاَةَ طَرَفَيِ النَّهَارِ وَزُلَفًا مِّنَ اللَّيْلِ إِنَّ الْحَسَنَاتِ
يُذْهِبْنَ السَّـيِّئَاتِ ذَلِكَ ذِكْرَى لِلذَّاكِرِينَ
“Gündüzün iki tarafında ve gecenin zülefinde namaz kıl. Çünkü iyilikler kötülükleri
giderir. Bu, bilenler için doğru bilgidir.” (Hûd, 11/114)
Arapçada bir şeyin bölümüne taraf (طرف) denir . Yukarıdaki âyete göre gündüzün namaz
kılmanın farz kılındığı ilk vakit, Güneşin batıya kaydığı öğle vaktidir. İkincisi,
gece başlamadan kılınacağı için ikindi vaktinden başkası olamaz.
Zülef (زلف) ise yakınlık anlamına gelen zülfe (زلفة )’nin çoğuludur. Arapçada çoğul,
en az üçü gösterdiğinden gecenin zülfeleri, gündüze yakın üç vakit; akşam, yatsı
ve sabah namazı vakitleridir. En azını yapan, emri yerine getirmiş olacağı için
gece farz olan namazlar, bu üç vakitle sınırlı olur. Cibrîl bu vakitleri Nebîmize
uygulamalı olarak göstermiştir.
حَدَّثَنَا هَنَّادُ بْنُ السَّرِيِّ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ أَبِي الزِّنَادِ
عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ الْحَارِثِ بْنِ عَيَّاشِ بْنِ أَبِي رَبِيعَةَ عَنْ
حَكِيمِ بْنِ حَكِيمٍ وَهُوَ ابْنُ عَبَّادِ بْنِ حُنَيْفٍ أَخْبَرَنِي نَافِعُ بْنُ
جُبَيْرِ بْنِ مُطْعِمٍ قَالَ أَخْبَرَنِي ابْنُ عَبَّاسٍ أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى
اللَّهم عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ أَمَّنِي جِبْرِيلُ عَلَيْهِ السَّلَام عِنْدَ الْبَيْتِ
مَرَّتَيْنِ فَصَلَّى الظُّهْرَ فِي الْأُولَى مِنْهُمَا حِينَ كَانَ الْفَيْءُ مِثْلَ
الشِّرَاكِ ثُمَّ صَلَّى الْعَصْرَ حِينَ كَانَ كُلُّ شَيْءٍ مِثْلَ ظِلِّهِ ثُمَّ
صَلَّى الْمَغْرِبَ حِينَ وَجَبَتِ الشَّمْسُ وَأَفْطَرَ الصَّائِمُ ثُمَّ صَلَّى الْعِشَاءَ
حِينَ غَابَ الشَّفَقُ ثُمَّ صَلَّى الْفَجْرَ حِينَ بَرَقَ الْفَجْرُ وَحَرُمَ الطَّعَامُ
عَلَى الصَّائِمِ وَصَلَّى الْمَرَّةَ الثَّانِيَةَ الظُّهْرَ حِينَ كَانَ ظِلُّ كُلِّ
شَيْءٍ مِثْلَهُ لِوَقْتِ الْعَصْرِ بِالْأَمْسِ ثُمَّ صَلَّى الْعَصْرَ حِينَ كَانَ
ظِلُّ كُلِّ شَيْءٍ مِثْلَيْهِ ثُمَّ صَلَّى الْمَغْرِبَ لِوَقْتِهِ الْأَوَّلِ ثُمَّ
صَلَّى الْعِشَاءَ الْآخِرَةَ حِينَ ذَهَبَ ثُلُثُ اللَّيْلِ ثُمَّ صَلَّى الصُّبْحَ
حِينَ أَسْفَرَتِ الْأَرْضُ ثُمَّ الْتَفَتَ إِلَيَّ جِبْرِيلُ فَقَالَ يَا مُحَمَّدُ
هَذَا وَقْتُ الْأَنْبِيَاءِ مِنْ قَبْلِكَ وَالْوَقْتُ فِيمَا بَيْنَ هَذَيْنِ الْوَقْتَيْنِ
Allah’ın Elçisi şöyle demiştir:
'Cibrîl, Ka'be'nin yanında bana iki kere imamlık yaptı. İlkinde öğleyi, gölge ayakkabı
bağı kadarken (yani Güneş üst meridyenden batıya kaydığında) kıldırdı. İkindiyi
her şeyin gölgesi kendi kadarken kıldırdı. Sonra akşam namazını, Güneşin battığı
ve oruçlunun iftar ettiği zamanda kıldırdı. Yatsıyı, ufuktaki kızıl kuşak (şafak)
kaybolunca kıldırdı. Sabah namazını da kızıllığın parıldadığı, oruçluya yiyeceğin
haram olduğu sırada kıldırdı.
İkincisinde öğleyi, her şeyin gölgesi kendisi kadar olunca yani dünkü ikindi vaktinde
kıldırdı. İkindiyi, her şeyin gölgesi kendisinin iki katı olunca kıldırdı. Akşamı,
önceki vaktinde kıldırdı. Sonra yatsıyı, gecenin üçte biri geçmekte iken kıldırdı. Sabahı,
yeryüzü ağarınca kıldırdı. Sonra Cebrail bana döndü ve dedi ki, "Ya Muhammed, bu
senden önceki nebîlerin ibadet vaktidir. İbadet vakti bu iki vaktin arasıdır.” (Buhârî,
Müslim, Ebu Davut, Nesâî ve Ahmed b. Hanbel ve Tirmîzî. Metin Tirmizî’nindir.)
Nesâî’nin bildirdiğine göre bu sırada Cibrîl önde, Nebîmiz arkada, müslümanlar da
Nebîmizin arkasında yer almışlardı.
Gündüzün Namaz Vakitleri
Günün ilk namazı öğle namazı, ikincisi ikindi namazıdır. Akşam üçüncü, yatsı dördüncü
sabah de beşinci namazdır.
Öğle vakti, Güneşin tepe noktasından batıya kaymasıyla başlar.
أَقِمِ الصَّلاَةَ لِدُلُوكِ الشَّمْسِ …
“Namazı, dülûk’uş-şemste (Güneşin batıya kaydığı vakitte) tam kıl…” (İsrâ 17/78)
Farz namaz vakitleriyle ilgili olarak Güneş = الشَّمْسِ kelimesinin geçtiği tek
ayet budur. Bu da dünyanın her yerinde ve her zaman kolaylıkla tespit edilebilen
öğle vaktidir.
وَأَقِمِ الصَّلاَةَ طَرَفَيِ النَّهَارِ
“Gündüzün iki bölümünde… namazı tam kıl.” (Hûd, 11/114)
Enes b. Mâlik dedi ki;
كان يصلي الظهر عند دلوك الشمس
“Nebîmiz öğle namazını Güneşin batıya kaydığı vakitte kılardı… ”
وَأَقِمِ الصَّلاَةَ طَرَفَيِ النَّهَارِ
“Gündüzün iki bölümünde… namazı tam kıl.” (Hûd, 11/114)
Bu bölümlerden birincisi öğle, ikincisi de ikindi namazıdır. Allah’ın Elçisi şöyle
demiştir:
"Cebrail Kâbe'nin yanında bana …her şeyin gölgesi kendi boyu kadarken ikindiyi kıldırdı…
“Cebrail ikinci kez imamlık yaptığında … ikindiyi de her şeyin gölgesi kendinin
iki katı olduğu vakitte kıldırdı. ”
Diğer hadislerde ikindinin başladığı vakit net olarak belirtilmemiştir. Abdullah
b. Amr b. Âs, Allah’ın Elçisi’nin (s.a.v) şöyle dediğini rivayet etmiştir: “Öğlenin
vakti, ikindiye kadardır. İkindinin vakti, Güneş sararıncaya kadardır.”
حَدَّثَنَا أَبُو غَسَّانَ الْمِسْمَعِيُّ، وَمُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى، قَالَا:
حَدَّثَنَا مُعَاذٌ وَهُوَ ابْنُ هِشَامٍ، حَدَّثَنِي أَبِي، عَنْ قَتَادَةَ، عَنْ
أَبِي أَيُّوبَ، عَنْ عَبْدِ اللهِ بْنِ عَمْرٍو، أَنَّ نَبِيَّ اللهِ صَلَّى اللهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، قَالَ: «إِذَا صَلَّيْتُمُ الْفَجْرَ فَإِنَّهُ وَقْتٌ إِلَى أَنَّ
يَطْلُعَ قَرْنُ الشَّمْسِ الْأَوَّلُ، ثُمَّ إِذَا صَلَّيْتُمُ الظُّهْرَ فَإِنَّهُ
وَقْتٌ إِلَى أَنْ يَحْضُرَ الْعَصْرُ، فَإِذَا صَلَّيْتُمُ الْعَصْرُ فَإِنَّهُ وَقْتٌ
إِلَى أَنْ تَصْفَرَّ الشَّمْسُ، فَإِذَا صَلَّيْتُمُ الْمَغْرِبَ فَإِنَّهُ وَقْتٌ
إِلَى أَنْ يَسْقُطَ الشَّفَقُ، فَإِذَا صَلَّيْتُمُ الْعِشَاءَ فَإِنَّهُ وَقْتٌ إِلَى
نِصْفِ اللَّيْلِ»
Bir kişi Allah’ın Nebîsine namaz vakitlerini sormuştu. “Güneş batıya kayınca Bilâl'e
emretti, kaamet getirdi. İyi bilen o vakte "Gün ortası" derdi… Sonra Güneş yüksekteyken
emretti, Bilal ikaamete bulundu… Ertesi gün öğleyi, dün ikindiyi kıldığımız vakte
yakın kıldırdı. Sonra ikindiyi geciktirdi; bir kişinin, "Güneş kızıllaştı" diyeceği
vakitte namazı bitirdi… Adamı çağırdı ve "namaz vakti bu ikisi arasıdır” dedi .
Gecenin Namaz Vakitleri
Her sabah üç doğuş ve her akşam üç batış olduğu konusunda mezheplerin ittifakı vardır.
Sabahın alacakaranlığında fecr-i kâzib, fecr-i sâdık ve Güneş doğar. Güneşin batmasıyla
başlayan akşamın alacakaranlığında önce birinci şafak, sonra ikinci şafak batar.
Bu iki alacakaranlığın arası, gecenin ortasıdır. Böylece gece üçe bölünmüş olur.
1- Akşamın Alacakaranlığı
Akşamın alacakaranlığı Güneşin batmasıyla başlar ve bütün yıldızların ortaya çıkmasına
yani Güneşin, ufkun 18° altına inmesine kadar devam eder. Hava iyice kararmadan
net bir yıldız gözlemi yapılamadığı için uzay bilimciler bu alacakaranlığa astronomik
tan adını verirler. Akşam ve yatsı namazları bu vakitte kılınır.
Güneş batınca akşam namazı olur. Bu vakitte Güneşten gelen kızıl ve beyaz ışıklarla
gecenin karanlığı karışır. Daha sonra bu ışıklar kümeleşerek enine uzayan kızıl
ve beyaz ışık kuşakları oluşturur; beyaz kuşak üstte, kızılı onun altında yer alır.
En altta siyah bir kuşak oluşunca akşam namazı vaktinin sonuna gelinmiş olur.
Rafi b. Hadîc dedi ki, “Allah’ın Elçisi sallallahu aleyhi ve sellemle akşam namazını
kılar da birimiz ayrılırsa okunun düştüğü yeri kesin olarak görebilirdi .
Acele edin de akşam namazını yıldız doğmadan kılın .
b. Yatsı namazının ilk vakti
Batı ufkundaki kızıl ve beyaz ışık kuşakları birbirine karışmaya başladı mı yatsı
vakti girer. Bu sırada Güneş ufkun 9° altına inmiş, karanlık artmış, yıldızlar kümeleşmeye
başlamıştır. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle demiştir: “Ümmetim, yıldızlar
kümeleşmeden akşam namazını kılarlarsa fıtrat üzere olmaya devam ederler .”
Fecr-i Kâzibin sonları
Süleymaniye Camiinin Batısı (İstanbul)
|
Yatsının Başları
Süleymaniye Camiinin Doğusu (İstanbul)
|
Abdullah b. Ömer’e Şafak sorulunca “beyazlığın gitmesidir”, ğasak yani karanlığın
bastırması sorulunca da, “kızıllığın gitmesi”dir demiş . Bu sırada ufuktaki kızıllık
ufka dağılır ve havanın iyice kararmasına kadar kaybolmaz.
Güneşin batmadığı veya kısa süreliğine ufkun altına idiği yerlerde akşam namazı
vakti, Güneşin meridyenin batı tarafına 90 derecenin üstünde bir açı yapmasıyla
birlikte girer. Hesap için başka ölçü yoktur. Bunu gözlemlemek için yüzü güneye
bakan bir T cetveli dikilir, cetvelin solu tam doğuyu, sağı tam batıyı gösterir.
Güneş cetvelin sağ ucunun hizasını geçince akşam namazı olur.
Güneşin hiç doğmadığı yerlerde gece, doğu ufkunun kararmasıyla başlar. Nitekim dağlık
bir yerde Güneş, dağların arkasında kaybolmasıyla değil; doğu ufkunun kararmaya
başlamasıyla batmış olur. Allah’ın Elçisi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle demiştir:
قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: «إذا أقبل الليل وأدبر النهار، وغابت الشمس فقد
أفطر الصائم» لم يذكر ابن نمير
“Gece yüzünü gösterir, gündüz sırtını döner, Güneş de batmış olursa oruçlu iftar
eder .”
Oruçla ilgili âyette Güneşten söz edilmemesi önemlidir. Allah Teâlâ şöyle demiştir:
“… Sonra orucu akşama kadar tamamlayın." (Bakara 2/187) “Akşama kadar” yerine “Güneş
batıncaya kadar” denseydi, kutup bölgesinde yazın oruç tutmak imkânsız hale gelirdi.
Güneşin batmadığı yerlerde yatsı vakti, Güneşin meridyen geçişinden itibaren 99
derecelik bir açıya ulaştığı zaman girer. Bunu çıplak gözle belirlemek için batı
noktası ile güney noktası, göz kararıyla beşe bölünür; Güneş bunun beşte birini
geçince yatsı olur.
Allah’ın Elçisi, yatsıdan önce uyumayı ve yatsıdan sonra konuşmayı sevmezdi .
Yatsı, ğasak’ul-leyl’e kadar kılınır. Allah Teâlâ şöyle demiştir:
أَقِمِ الصَّلاَةَ … إِلَى غَسَقِ اللَّيْلِ …
“Namazı… gecenin ğasaqına kadar… tam kıl.” (İsrâ 17/78)
2- Ğasak’ul-leyl (Teheccüd namazı vakti)
Arapça’da ğasaq (غَسَق)’ın iki anlamı vardır; biri, ikinci şafağın battığı ve karanlığın
yoğunlaştığı zamandır. Bu sırada Güneşin ufka uzaklığı en az 18 derecedir. Ğasaq’ın
asıl anlamı serinliktir. Güneşin batmadığı yerlerde ğasaq’ul-leyl, Güneşin meridyenden
en az 108 derece uzaklaştığı ve gece serinliğinin başladığı zamandır.
Bu vakit, yatsının bitimiyle başlayıp seher vaktine kadar süren en uzun bölümdür.
Buna gecenin ortası (وسط الليل) denir. Teheccüd namazı bu vakitte, bir müddet uyuyup
uyandıktan sonra kılınır. Bu namaz Nebimize farzdı.
وَمِنَ اللَّيْلِ فَتَهَجَّدْ بِهِ نَافِلَةً لَكَ عَسَى أَنْ يَبْعَثَكَ رَبُّكَ مَقَامًا
مَحْمُودًا
“Sana ek görev olarak gecenin bir kısmında namaz için uyan. Belki Rabbin seni pek
güzel bir makama yükseltir.“ (İsra 17/79)
Müminlere farz olmamakla birlikte şu âyetler onları teheccüde özendirmektedir:
إِنَّمَا يُؤْمِنُ بِآيَاتِنَا الَّذِينَ إِذَا ذُكِّرُوا بِهَا خَرُّوا سُجَّدًا وَسَبَّحُوا
بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَهُمْ لَا يَسْتَكْبِرُونَ. تَتَجَافَى جُنُوبُهُمْ عَنِ الْمَضَاجِعِ
يَدْعُونَ رَبَّهُمْ خَوْفًا وَطَمَعًا وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ
“Âyetlerimize inananlar, kendilerine Kur’ân okunduğunda, her şeyi güzel yapması
sebebiyle Rablerine kulluk ederek kibirlenmeden secdeye kapananlardır; yanları yataklarından
uzaklaşır, korku ve ümit içinde Rablerine yalvarırlar. Kendilerine verdiğimiz rızıktan
da hayra harcarlar.” (Secde 32/15-16)
و اذكر اسم ربك بكرة و اصيلا، وَمِنَ الَّيْلِ فَاسْجُدْ لَهُ وَسَبِّحْهُ لَيْلًا
طَويلًا .
“Rabbinin adını, sabah akşam aklında tut. Gecenin bir kısmında ona secde et; gecenin
uzun bölümünde ona kulluk et (teheccüd namazı kıl).” (İnsan 76/26)
Keşşâf bu âyeti, “gecenin uzun bölümünde teheccüd namazı kıl” şeklinde tefsir etmiştir.
21 Haziran’da Kuzey Kutbunda, 21 Aralık’ta da Güney Kutbunda 45 derece enleminden
sonra beyaz geceler başlar. Yoksa ğasak’ul-leyl, gecenin uzun bölümü olmaktan çıkar
ve mîzan bozulur. Allah Teâlâ şu emriyle bunu yasaklamıştır:
“Allah göğü yükseltti ve mîzânı (dengeyi) koydu. Mîzânı aşmayasınız diye bunu yaptı.
Öyleyse ölçüyü hakça yapın, mîzânı bozmayın.” (Rahman 55/7-9)
3- Sabahın Alacakaranlığı
Gecenin üçüncü bölümü, yıldızların çekilmeye başlamasından Güneşin doğmasına kadar
devam eden fecr vaktidir. Güneş doğu ufkunun 18° altına gelince başlar. Uzay bilimciler
bu vakte de astronomik tan derler ve yıldız gözlemeyi bırakırlar. Bunun birinci
bölümü, seher vakti, ikinci bölümü de sabah namazı ve imsak vaktidir.
Arapçada seher, gündüzün ilk ışıklarının gecenin karanlığına karışmasına denir.
Bu vakitte hem gündüzün hem gecenin belirtileri olur . Seher vakti, gecenin son
üçte birinin ilk yarısı yani gecenin altıda biridir. Allah’ın Elçisinin şöyle dediği
rivayet edilmiştir:
“Allah’ın en sevdiği namaz Davûd’un namazı, en sevdiği oruç Davud’un orucudur. Gecenin
yarısında uyur, üçte birinde kalkar, altıda birinde (seher vaktinde) yine uyurdu.
Bir gün oruç tutar, bir gün yerdi .”
Bu sırada ufkun üst tarafı hafifçe aydınlanır . Aydınlık arttıkça aşağıya iner ve
ufku, bir kubbe gibi sarar. İnsanları yanılttığı için ona fecr-i kâzib denir. Allah’ın
Elçisi şöyle demiştir:
"كُلُوا وَاشْرَبُوا وَلَا يَهِيدَنَّكُمْ السَّاطِعُ الْمُصْعِدُ، فَكُلُوا وَاشْرَبُوا
حَتَّى يَعْتَرِضَ لَكُمُ الْأَحْمَرُ"
“Yiyin, için; yukarı tırmanarak yayılan (kızıllık) sizi etkilemesin; enine yayılan
kızıllığı görünceye kadar yiyin, için .”
Seher vaktinde yenen yemeğe sahur denir . Allah’ın Elçisi sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle demiştir: “Bizim orucumuzla ehl-i kitabın orucunu ayıran şey, seher yemeğidir.
Enes b. Mâlik’in rivayetine göre Nebi sallallahu aleyhi ve selem ile Zeyd b. Sabit
(ra) bir gün birlikte sahur yemeği yemişlerdi. Sahur bitince Nebi sallallahu aleyhi
ve selem kalktı ve sabah namazını kıldırdı. Katâde diyor ki, Enes’e “Sahuru tamamlamaları
ile namazları arası ne kadar sürdü”, diye sorduk; bir kişinin elli ayet okuyacağı
kadar” dedi .
Bir kişi 50 âyeti, yaklaşık 10 dakikada okur. Bu, ancak abdest almaya yetecek bir
vakittir.
Sehl’den gelen bir rivayet de şöyledir: “Ailemle beraber sahur yemeği yer, Allah’ın
Elçisi sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte secdeye yetişeyim diye hızlı hareket
ederdim .
Bilal ezanı seher vaktinde okuduğu için Allah’ın Nebisinin şöyle dediği rivayet
edilmiştir: “Bilal ezanı gece vakti okuyor; İbn Ümm-i Mektûm ezan okuyuncaya kadar
yiyin, için .”
Bu vakitte Allah’tan af dilememiz öğütlenmiştir. Cennetlikler şöyle anlatılır:
كَانُوا قَلِيلًا مِنَ اللَّيْلِ مَا يَهْجَعُونَ . وَبِالْأَسْحَارِ هُمْ يَسْتَغْفِرُونَ
“Gece pek az uyurlar; seherlerde Allah’tan af dilerler.” (Zâriyât 51/17-18)
Allah’ın Elçisi sallallahu aleyhi ve sellem vitir namazını, her gece sehere kadar
bitirir ve uyurdu. Aişe’nin şöyle dediği bildirilmiştir: “O, benim yanımdayken seher
vaktinde uyurdu ”
Nebimiz bu vaktin bir kısmında istiğfar ettikten sonra uyumuş olmalıdır. Teheccüd
namazına kalkamayanlar fecr-i sadık’ın hemen öncesinde teheccüd kılıp istiğfar edebilirler.
Allah Teâlâ cennetlikleri bir de şöyle tanımlamıştır:
“Onlar; sabreden, özü sözü doğru olan, gönülden kulluk eden, hayra harcayan ve seher
vakitlerinde bağışlanma dileyen kimselerdir.” (Al-i İmran 3/17)
Hicret sırasında Nebi sallallahu aleyhi ve sellem Ebubekr ile birlikte Sevr mağarasında
üç gece kalmıştı. Ebubekr’in oğlu Abdullah gece onlarla kalır; kimse fark etmesin
diye seherin alacakaranlığında Mekke’ye döner haber toplardı. Buhârî’nin rivayeti
şöyledir:
“Ebubekr’in oğlu Abdullah, söyleneni kolayca anlayıp kavrayan bir gençti. Geceyi
onlarla geçirir; seher vakti ayrılır, sabah vaktinde, Mekke’de gecelemiş gibi Kureyş
ile beraber olurdu. Babası ve Muhammed aleyhisselamla ilgili duyduğu her şeyi dikkatle
dinlerdi ki, akşamın alacakaranlığında onlara ulaştırsın. Ebubekr’in kölesi Amir
b. Füheyra da sütünü ikram edeceği koyunları, yatsı girdikten biraz sonra onlara
doğru sürerdi. Bu sırada ikisinin de uykusu geldiği için Amir’in sabahın alacakaranlığında
koyunları kaldırmasına kadar geceyi orada geçirirlerdi. Abdullah bu üç gecenin üçünde
de böyle yapmıştı .”
Allah Teâlâ Lût’u ve ailesini, seher vaktinde kurtarmış, Lut kavmini de sabahleyin
(fecr-i sadıkta) cezalandırmıştı.
قَالُواْيَا لُوطُ إِنَّا رُسُلُ رَبِّكَ لَن يَصِلُواْ إِلَيْكَ فَأَسْرِ بِأَهْلِكَ
بِقِطْعٍم ِّنَ اللَّيْلِ وَلاَ يَلْتَفِتْ مِنكُمْ أَحَدٌ إِلاَّ امْرَأَتَكَ إِنَّهُ
مُصِيبُهَامَا أَصَابَهُمْ إِنَّ مَوْعِدَهُمُ الصُّبْحُ أَلَيْسَ الصُّبْحُ بِقَرِيبٍ
(Melekler) Dediler ki; “Bak Lût! Biz Rabbinin elçileriyiz; bunlar sana asla ilişemezler.
Aileni al ve gecenin bir vaktinde yola çık.Karın dışında kimse geri dönmesin.Bunların
başına gelen ona da gelecektir.Azapla buluşma vakitleri sabahtır. Sabah yakındır,
değil mi?” (Hud 11/81)
Sabahın erkeninde volkan patlaması olmuş, kül bulutları Lût kavmine pişmiş çamurdan
taşlar yağdırmıştı. Allah Teâlâ şöyle demiştir:
كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍ بِالنُّذُرِ . إِنَّا أَرْسَلْنَاعَلَيْهِمْ حَاصِبًا إِلَّا
آلَ لُوطٍ نَّجَّيْنَاهُم بِسَحَرٍ . نِعْمَةً مِّنْ عِندِنَاكَذَلِكَ نَجْزِي مَن
شَكَرَ . وَلَقَدْ أَنذَرَهُم بَطْشَتَنَا
فَتَمَارَوْابِالنُّذُرِ. وَلَقَدْ رَاوَدُوهُ عَن ضَيْفِهِ فَطَمَسْنَا أَعْيُنَهُمْ
فَذُوقُواعَذَابِي وَنُذُرِ . وَلَقَدْ صَبَّحَهُم بُكْرَةً عَذَابٌ مُّسْتَقِرٌّ
“Lût’un kavmi uyarılar karşısında yalana sarılmıştı. Biz de üzerlerine taş yağdıran
(bulutlar) göndermiş ama Lût’un ailesini seher vakti kurtarmıştık.Bunu katımızdan
iyilik olsun diye yapmıştık.Şükredene işte böyle iyilik yaparız.Hâlbuki baskınımızın
şiddeti hakkında Lût onları uyarmış ama onlar, uyarıları tepki ile karşılamışlardı.Ayrıca
Lût’un misafirlerini ele geçirip eğlence yapmaya kalkışmışlardı.Biz de gözlerini
mahvettik de azabımın ve uyarıların zevkine varın dedik.Kalıcı azap sabah erkenden
onları kıstırıverdi.” (Kamer 54/33-38)
Önce taş yağmuru yağdı, gün doğarken de oranın altı üstüne geldi. İlgili âyetler
şöyledir:
فَأَخَذَتْهُمُ الصَّيْحَةُ مُشْرِقِينَ . فَجَعَلْنَا عَالِيَهَاسَافِلَهَا وَأَمْطَرْنَا
عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِّن سِجِّيلٍ
“Gün doğarken büyük bir gürültüyle sarsıldılar. Oranın altını üstüne getirdik. Zaten
üzerlerine siccîlden taşlar yağdırmıştık .” (Hicr 15/73-74)
Seher vakti, gecenin ortasına yani ğasaq’ul-leyle katılmış ve her ikisine gece yarısı
(نصف الليل) denmiştir. Gece yarısı, uyuma, dinlenme, kalkıp namaz kılma, istiğfar
etme ve sahur yemeği yeme gibi çok sayıda işi içinde barındıracak uzunlukta olan
bir vakittir. Kur’ân âyetleri, dünyanın her yerinde her zaman geçerli olduğu için
beyaz gecelerin ölçüsünü belirlerken bunları göz önünde bulundurmak gerekir.
b. Sabah namazı ve imsak vakti
Güneşin doğu ufkuna yakınlığı -9° olunca sabah namazı vakti girer ve oruç yasakları
başlar. Bu sırada fecr-i kâzibin büyük bir kubbeye benzeyen aydınlığı enlemesine
uzanan, üstü beyaz ve altı siyah olan bir kızıl ışık kümesi ile bölünür. Bu ayrışmayı
şu âyet anlatmaktadır:
فَالِقُ الإِصْبَاحِ وَجَعَلَ اللَّيْلَ سَكَنًا وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ حُسْبَانًا
ذَلِكَ تَقْدِيرُ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ
“Sabahı bölen; geceyi dinlenme zamanı, Güneş ile Ay’ı hesaba uygun yapan odur. Bunlar
güçlü ve bilgili olanın koyduğu ölçüdür”. (En’âm 6/96)
El-ısbâh = الْإِصْباحِ “sabaha giriş” الصَّبَحُ = sabah da kızıllık demektir. Fâliq’ul-ısbâh
= فالق الإِصباح, seher vaktinin karanlıkla karışık olan kızıl ve beyaz ışıklarını
bölen kızıl kuşak olur.
Fecr-i sâdıkta karanlık ile beyaz ışık kuşağı, kızıl ışık kuşağıyla ikiye bölünür.
Bir kişi Allah’ın Elçisi’ne namaz vakitlerini sormuş; o da ona, uygulayarak göstermek
için ilk gün sabah namazını ilk vaktinde kıldırmıştı. Ebu Musa el-Eş’ârî bize şu
bilgiyi vermektedir:
فأقامَ الفَجْرَ حين انشقَّ الفجْرُ، والنّاس لا يكادُ يعرفُ بعضُهُمْ بعْضاً.
Ogün Allah’ın Elçisi, sabah namazını, fecr (kızıllık) yarıldığı sırada kıldırdı.
İnsanlar neredeyse birbirini tanıyamayacaktı. (Müslim, Mesâcid 178 - 614)
Allah’ın Elçisi’nin şu sözü konuyu değişik şekilde ifade etmektedir:
… صَلَّى الْفَجْرَ حِينَ بَرَقَ الْفَجْرُ وَحَرُمَ الطَّعَامُ عَلَى الصَّائِمِ …
“(Cebrail) Sabah namazını kızıllığın parıldadığı, oruçluya yiyeceğin haram olduğu
sırada kıldırdı. ”
Aşağıdaki haber de bu durumu desteklemektedir:
كَانَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهم عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يُصَلِّي الصُّبْحَ وَأَحَدُنَا
يَعْرِفُ جَلِيسَهُ
“Nebi sallallahu aleyhi ve sellem sabahı kıldırırken birimiz yanında oturanı tanırdı
.”
Demekki ufukta oluşan aydınlık bu saatte mescidin içine kadar ulaşıyordu. Âişe (radıyallahu
anhâ) şöyle demiştir:
كُنَّ نِسَاءُ المُؤْمِنَاتِ يَشْهَدْنَ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ صَلاَةَ الفَجْرِ مُتَلَفِّعَاتٍ بِمُرُوطِهِنَّ، ثُمَّ يَنْقَلِبْنَ إِلَى
بُيُوتِهِنَّ حِينَ يَقْضِينَ الصَّلاَةَ، لاَ يَعْرِفُهُنَّ
أَحَدٌ مِنَ الغَلَسِ
"Mü'minlerin kadınları elbiselerine bürünmüş olarak Allah’ın Elçisi sallallahu aleyhi
ve sellem ile sabah namazına katılırlar, namazı bitirince evlerine doğru ayrılırlardı
da alaca karanlıktan kimse onları tanımazdı ."
Kadınlar arkada namaz kılarlardı. Demek ki erkekler tarafından bakınca onları tanıyacak
kadar bir aydınlık olmadan namaz bitiyordu.
Sabah namazının vakti, Güneş doğuncaya kadardır.
Güneşin batmadığı yerlerde Güneş, doğu noktasına 9 derece yaklaşınca sabah namazı
vakti girer. Bunu T cetveli ile gözlemlemek isteyen, güneyden doğuya olan çemberin
beşte dördünün tamamlanmasını bekler. Böyle yerlerde Güneş, doğu noktasına varınca
doğmuş sayılır.
Güneşin doğmadığı yerlerde Güneşi doğmuş saymak için sabahın ışıklarının batı noktasına
kadar uzamasını beklemek gerekir.
Güneş’in ufkun 6° altına geldiği zaman çevredeki cisimler net olarak görülebildiği
gibi en parlak yıldızlar da görülebilir. Bugün ona “sivil tan” fıkıhta ise isfâr
(الاسفار) vakti denir. Sabah namazında kıraat uzun tutulduğu için sabahı ilk vaktinde
kılanlar bile camiden çıkıncaya kadar isfâr vakti girer.
Güneş doğunca gece biter. Çünkü Allah’ın Elçisi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
demiştir: “Gece yüzünü gösterir, gündüz sırtını döner, Güneş de batmış olursa oruçlu
iftar eder.” Bunu gündüze uygularsak şöyle deriz: “Gündüz yüzünü gösterir, gece
sırtını döner, Güneş de doğmuş olursa gündüz başlamış olur.”
Mîzân, vezn = وزن kökünden ölçü demektir . Allah Teâlâ şöyle demiştir:
وَالسَّمَاءَ رَفَعَهَا وَوَضَعَ الْمِيزَانَ . أَلَّا تَطْغَوْا فِي الْمِيزَانِ .
وَأَقِيمُوا الْوَزْنَ بِالْقِسْطِ وَلَا تُخْسِرُوا الْمِيزَانَ
“Göğü yükseltti ve mîzânı (dengeyi) koydu. Mîzânı aşmayasınız diye bunu yaptı. Öyleyse
ölçüyü hakça yapın, mîzânı bozmayın.” (Rahman 55/7-9)
لقَدْ أَرْسَلْنَا رُسُلَنَا بِالْبَيِّنَاتِ وَأَنْزَلْنَا مَعَهُمُ الْكِتَابَ وَالْمِيزَانَ
لِيَقُومَ النَّاسُ بِالْقِسْطِ …
“Elçilerimizi açık belgeler ile gönderdik ve beraberlerinde Kitab’ı ve mîzânı indirdik
ki insanlar her şeyin hakkını versinler.” (Hadîd 57/25)
Her yerde, her gün gece ve gündüz oluşur. Ama Allah’ın koyduğu mîzan göz ardı edilirse
kutup bölgelerinde bazen gündüzlerin, bazen de gecelerin oluşmadığı söylenebilir.
Gece ve gündüzün mîzanı ile ilgili olarak Kur’ân’da geçen hükümleri şöyle özetleyebiliriz:
1- Gece ile gündüz, Güneş’ten ve Ay’dan bağımsız varlıklardır. Allah Teâlâ şöyle
der:
وَهُوَ الَّذِي خَلَقَ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ كُلٌّ فِي فَلَكٍ
يَسْبَحُونَ
“Geceyi, gündüzü, Güneşi ve Ay’ı yaratan odur. Her biri bir yörüngede yüzer.” (Enbiya
21/33)
2- Gecenin göstergesi kaldırılmıştır, karanlık olması gerekmez. Ama gündüzün mubsir
olması yani kendini veya çevreyi göstermesi gerekir. Allah Teâlâ şöyle demiştir:
وَجَعَلْنَا اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ آيَتَيْنِ فَمَحَوْنَا آيَةَ اللَّيْلِ وَجَعَلْنَا
آيَةَالنَّهَارِ مُبْصِرَةً لِتَبْتَغُواْ فَضْلاً مِّن رَّبِّكُمْ وَلِتَعْلَمُواْ
عَدَدَالسِّنِينَ وَالْحِسَابَ وَكُلَّ
شَيْءٍ َصَّلْنَاهُ تَفْصِيلاً
“Geceyi ve gündüzü iki gösterge yaptık, gecenin göstergesini giderdik; mubsir olmayı
da gündüzün göstergesi yaptık. Bu, hem rabbinizin ikramını aramanız, hem de yılların
sayısını ve hesabı bilmeniz içindir. Biz her şeyi ayrıntılı olarak açıklamışızdır.”
(İsrâ 17/12)
Ayete göre gece ile gündüzün, Güneş ile doğrudan ilişkisi yoktur. Öyleyse Güneşli
geceler olabileceği gibi Güneşsiz gündüzler de olabilir. Gecenin birinci bölümü
akşamın alacakaranlığı, akşam ve yatsı namazlarının vaktidir. Bu iki vakit, kesin
işaretlerle ayrılmadığı için Resulullah bazen akşam ile yatsı namazını birleştirmiştir.
En Kısa Gece
21 Haziranda gece, 45° enlemde en kısa seviyesine iner. Çünkü 21 Haziranda gecenin
mîzanı, en son 45° enlemde gerçekleşir. Bu sırada Güneşin deklinasyon açısı 23.5°;
alt meridyenden geçerken batı ve doğu ufkuna olan uzaklığı 21.5°; gecenin yay uzunluğu
da 129°’dir. Güneş mahalli saatle 19.50’de batar. Yatsı -9°’de yani 20.51’de girer
ve -18°’de yani 22.23’de çıkar. Böylece Gecenin birinci bölümü 2 saat 33 dakika;
yay uzunluğu yaklaşık 40° olur.
Saat 22.23’de gasaq’ul-leyl denen gecenin ortası başlar ve 01.40’a kadar devam eder.
Gecenin ortası burada 3 saat 17 dakika sürer. Yay uzunluğu ise 49°’dir.
01.40’da başlayan seher vakti ise 03.12’de biter ve 1 saat 32 dakika sürer. Onun
yay uzunluğu 23°’dür. Güneş 04.13’da doğduğu için sabah namazı vakti 1 saat 01 dakika
sürer. Bunun yay uzunluğu da yaklaşık 17°’dir. Gecenin bu üçüncü bölümünün yay uzunluğu
da tıpkı birinci bölüm gibi yaklaşık 40°’dir.
Seher vakti, gecenin ortasına katıldığı için gecenin toplam uzunluğu 8 saat 23 dakika
yani 503 dakikadır.
20.51’de giren yatsı vakti 22.23’de çıkar. Bir kişi yatsıyı kılıp 21.24’te yatacak
olsa 6 saat 44 dakika uyuyabilir. Gündüz uykusunu da uyumuşsa onun, teheccüde kalkması
ve seher vaktinde sahur yemeği yiyerek oruca başlaması zor olmaz.
46° enlemde 21 Haziran’da 19.54’da Güneş batmakta ve 22.37’de yatsı bitmektedir.
Seher, 01.25’da Güneşin doğuşu da 04.14’tedir. Akşamdan yatsının sonuna kadar 163
dakika, yatsıdan seher vaktine kadar süren gasaq’ul-leyl 168 dakika, Seher vaktinden
Güneş doğana kadar da 169 dakika eder. Böylece burada Allah’ın kutuplar için koyduğu
mizanı uygulama yani beyaz geceleri başlatma zorunluluğu doğar.
21 Haziranda 45° enlemde gece, en kısa vaktine ulaştığı için artık daha fazla kısalamaz.
Bir şey haddini aşınca zıddına döneceğinden geceler uzamaya başlar. Bir âyet şöyledir:
وَمَا جَعَلَ عَلَيْكُمْ فِي الدِّينِ مِنْ حَرَجٍ
Allah bu dinde size, hiçbir güçlük koymamıştır. (Hac 22/78)
مَا كَانَ عَلَى النَّبِيِّ مِنْ حَرَجٍ فِيمَا فَرَضَ اللَّهُ لَهُ سُنَّةَ اللَّهِ
فِي الَّذِينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلُ وَكَانَ أَمْرُ اللَّهِ قَدَرًا مَقْدُورًا
Allah'ın, Nebîsi için farz kıldıklarında sıkıntı doğuracak bir şey yoktur. Bu, Allah'ın
bundan öncekilere de uyguladığı yasasıdır. Allah'ın emri ölçülü biçilidir. (Ahzab
33/38)
وَأَوْفُوا الْكَيْلَ وَالْمِيزَانَ بِالْقِسْطِ لَا نُكَلِّفُ نَفْسًا إِلَّا وُسْعَهَا
“Ölçeği ve mîzanı tam ve dengeli yapın. Biz kimseyi gücünden fazlasıyla yükümlü
tutmayız.” (En’âm 6/152)
فَإِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْرًا . إِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْرًا
Demek ki, her güçlüğün yanında bir kolaylık varmış.
Unutma ki, o güçlüğün yanında bir kolaylık daha vardır. (İnşirah 94/5-6)
Bu tarihte her bir enlemde, biraz daha uzayan geceler, önce kısmen sonra tamamen
aydınlık olur ve kutup noktasında gece ile gündüz eşitlenir. Kutup bölgesindeki
basıklık hesaba yansıtılmasa Ekvatordan 45 derece enleme kadar olan hesap ile kutup
noktalarından 45 enleme kadar olan hesap aynı olur.